Balıklar, poikilotermik (soğukkanlı) omurgalılar olup neredeyse yalnızca suda yaşarlar ve solungaçları ile solunum yaparlar. Vücutları genellikle pullu olup çoğu türü yumurta ile ürer. Ancak bazı türler canlı doğurarak üreme özelliğine sahiptir. Örneğin, tatlı su balığı olan lepistes, yumurtalarını anne karnında çatlatır ve canlı doğum gerçekleştirir. Bazı balık türlerinde ise kuluçka süresi dişinin ağzında gerçekleşir. Dişi, yumurtaları ağzındaki kesesinde mantarlaştırmadan korur ve yumurtalar çatlayana kadar bu şekilde saklar.

Bulunmuş olan en eski balık fosilleri 500 milyon yıl öncesine dayanır. Günümüz balıkları, kıkırdaklı balıklar ve kemikli balıklar olarak iki ana gruba ayrılır. Bu grupların dışında, tarih öncesi dönemde yaşamış olan zırhlı balıklar ve dikenli köpek balıkları ise yaklaşık 300-400 milyon yıl önce tamamen tükenmiştir.

Balıkların dolaşım sistemi bir karıncık ve kulakçıktan oluşur. Kirli kan, kalpten çıkar ve solungaçlarda temizlenerek vücuda temiz kan olarak dolaşır. Ağızdan alınan su, solungaçlardan dışarı atılırken, suda çözünmüş oksijen osmoz yoluyla kana geçer. Bu esnada suda bulunan besinlerle beslenirler. Köpek balıkları ise hem ağız hem de solungaç yarıkları aracılığıyla su alır. Tuzlu su balıkları su içerken, tatlı su balıkları su içmezler. Deniz balıkları, içtikleri suyun tuzunu böbrekleriyle değil solungaçlarıyla ayırır.

Balıklarda göğüs ve karın yüzgeçleri çift, sırt, anal ve kuyruk yüzgeçleri ise tektir. Tek yüzgeçli olan balıklar nadiren görülür. Uçan balıklar, çok gelişmiş göğüs yüzgeçlerini açarak su üstünde 1-2 dakika kadar uçabilirler. Yaşadıkları yerler kuruduğunda balçığa gömülerek akciğer solunumu yapabilen, sürünerek gölden göle geçebilen ve kısa süre havada uçabilen çeşitli balık türleri mevcuttur. Ayrıca bazı balık türleri elektrik ve ışık üretebilirler.

Balıklarda hareket, çeşitli kuyruk tipleriyle sağlanır. Çatallı kuyruk tipi, eşit parçalı olan köpek balıklarında olduğu gibi, çatalları eşit olmayan kuyruk tipine denir. Balıklar, omurgalı canlılar içerisinde sayıca en fazla olan gruptur. Çalışmalarda, balık türlerinin sayısının yaklaşık 42.000 olduğu belirtilmektedir.

Balıklarda dokunma duyusunda bıyıklarının rolü büyüktür. Bıyıklar, tat alma işlevinin yanı sıra besin bulma ve dokunma organları olarak da görev yaparlar. Balıkların baş, gövde ve yüzgeçlerinde, derilerinin üstünde tomurcuk halinde küçük duyu organları bulunur. Bu organlar, yaklaşan düşmanı, sıcaklık değişimini, besin ve tuzluluğu hissetmekte etkilidir. Yan organın etkisi ise daha çok önemlidir.

Balıklarda dış ve orta kulak yoktur. İşitme organı, bir kapsül içinde bulunan iç kulaktan oluşur ve sudaki ses titreşimlerini algılar. Bu işitme organına labirentler denir. İşitmede etkili olduğu gibi, dengenin sağlanmasında, ağırlık ve yer çekimi tespitinde de önemli rol oynar.

Balıklarda burun, solunum için değil suda çözünmüş kimyasal maddeleri koklamaya yarayan bir organdır. Koku alma kapsülleri, üst çene üzerinde bulunan bir çift burun çukuruna yerleşmiştir.